İnsan metabolizmasını etkileyerek kendisin gösteren biyolojik silahlar, salgınlar şeklinde yayılarak, milyonlarca insanın ölümüne yol açabiliyor.11 Şubat 2010 Perşembe 11:12İnsanların bu tür silahların yapımını düşünmeleri bile ürkütücü olmasına rağmen, bazı ülkelerde bu silahların yüksek miktarlarda stoklandığı gerçeğini de göz ardı etmemiz gerekiyor.
HowStuffWorks isimli sitede yer alan habere göre, silahların ya da biyolojik silahların kullanımı eski dünyaya uzanıyor. M. Ö. 1500'lü yıllarda Hititler, bulaşıcı hastalıkların gücünü farkettiler ve düşman topraklarındaki kurbanlara veba mikrobu gönderdiler. Ordular da biyolojik silahların gücünü anlayınca, hastalıklı cesetleri mancınıkla kuşatılmış kalelere fırtalttılar ve düşmanları zehirlediler.
Günümüzde, biyolojik savaş ajanlarının gelişmesi ile beraber dünyada bu silahların kullanım ve üretimini sınırlamak için 1925 yılında Cenova Protokolü ile 1972 yılında Biyolojik Silahlar Konvansiyonu (BWC-Biological Weapons Convention) imzalandı. Tıp bilimindeki gelişmeler sayesinde zararlı patojenler daha kolay anlaşılsa da, dünyada bazı en yıkıcı biyolojik ajanlar etkili olmaya devam ediyor. Amerika, İngiltere ve Rusya gibi ülkelerde biyolojik silah programlarının gelişimininin yanında, 20. yüzyılın ilk yarısında Almanlar ve Japonlar tarafından biyolojik silah kullanımını gördük.
İşte düşünülmesi bile en korkunç 10 biyolojik silah:
1. Chimera virüsleri: Yunan ve Roma mitolojisinde, chimera başı aslan gövdesi keçi olarak tasvir edilen mitolojik simge, şüphe, vehim, kuruntu, vesvese gibi şeyleri temsil ediyordu. Ortaçağ'ın sonlarında sanatçılar, bu yaratığı karmaşık kötülüğün doğasını tasvir eden sembol olarak kullandılar. Modern genetik bilimde ise chimera virüsü, genetik olarak birbirinden farklı dokulara sahip olan organizmalara denir. Mutasyonla ya da yapay nakillerle oluşan organizmalar, birleştirilerek hastalıklar tedavi edilebiliyor.
Genetik bilimciler, genleri birleştirerek, teorik olarak bir kerede iki hastalığı tetikleyen virüs oluşturdular. 1980'lerin sonlarında, Sovyetler Birliği'nin Chimera Projesi çerçevesinde araştırmacılar, çiçek hastalığı ile Ebola'nın tek bir süper virüs içinde birleşimi üzerinde çalıştılar.
HowStuffWorks isimli sitede yer alan habere göre, silahların ya da biyolojik silahların kullanımı eski dünyaya uzanıyor. M. Ö. 1500'lü yıllarda Hititler, bulaşıcı hastalıkların gücünü farkettiler ve düşman topraklarındaki kurbanlara veba mikrobu gönderdiler. Ordular da biyolojik silahların gücünü anlayınca, hastalıklı cesetleri mancınıkla kuşatılmış kalelere fırtalttılar ve düşmanları zehirlediler.
Günümüzde, biyolojik savaş ajanlarının gelişmesi ile beraber dünyada bu silahların kullanım ve üretimini sınırlamak için 1925 yılında Cenova Protokolü ile 1972 yılında Biyolojik Silahlar Konvansiyonu (BWC-Biological Weapons Convention) imzalandı. Tıp bilimindeki gelişmeler sayesinde zararlı patojenler daha kolay anlaşılsa da, dünyada bazı en yıkıcı biyolojik ajanlar etkili olmaya devam ediyor. Amerika, İngiltere ve Rusya gibi ülkelerde biyolojik silah programlarının gelişimininin yanında, 20. yüzyılın ilk yarısında Almanlar ve Japonlar tarafından biyolojik silah kullanımını gördük.
İşte düşünülmesi bile en korkunç 10 biyolojik silah:
1. Chimera virüsleri: Yunan ve Roma mitolojisinde, chimera başı aslan gövdesi keçi olarak tasvir edilen mitolojik simge, şüphe, vehim, kuruntu, vesvese gibi şeyleri temsil ediyordu. Ortaçağ'ın sonlarında sanatçılar, bu yaratığı karmaşık kötülüğün doğasını tasvir eden sembol olarak kullandılar. Modern genetik bilimde ise chimera virüsü, genetik olarak birbirinden farklı dokulara sahip olan organizmalara denir. Mutasyonla ya da yapay nakillerle oluşan organizmalar, birleştirilerek hastalıklar tedavi edilebiliyor.
Genetik bilimciler, genleri birleştirerek, teorik olarak bir kerede iki hastalığı tetikleyen virüs oluşturdular. 1980'lerin sonlarında, Sovyetler Birliği'nin Chimera Projesi çerçevesinde araştırmacılar, çiçek hastalığı ile Ebola'nın tek bir süper virüs içinde birleşimi üzerinde çalıştılar.
0 yorum:
Yorum Gönder